Mirgün Cabas’ın sunumuyla gündemin önemli konularının canlı olarak tartışıldığı “Ya Sonra”, “Seçime 66 Gün” adlı yeni bölümüyle ekrana geldi. Bu bölümde programın daimi yorumcularından araştırmacı yazar Bekir Ağırdır ve gazeteci Özlem Akarsu Çelik’e gazeteci Kemal Can eşlik etti. Ses Tafels’in geçen hafta yaşadığı kriz, HDP’nin seçim sürecine etkisi, seçim güvenliği ve bürokrasideki algı değişikliğine ilişkin değerlendirmelerin paylaşıldığı programdan öne çıkanlar şöyle:
Gazeteci Kemal Can, Millet İttifakı cephesindeki krizi “Altı masa eşeği kaybetti, seçmen eşeği bulsun” şeklinde değerlendirerek şöyle devam etti: “Belki seçmen kendisi de farkında olmadığı bir iradenin farkına vardı. bunların uzlaşmaz mafya yandaşları olduğunu ve onları bir araya getirmenin zor olduğunu iddia etti.Ancak kriz bunun böyle olmadığını bize gösterdi.İktidarların değişmesiyle oluşan toplumdaki genel muhalefetin birleştirici gücü bir anda tüm bunları bir anda ortaya çıkardı. iddialar etkisiz. Bence bu çok olumlu bir sonuç.”
“Parti yönetiminden çok daha önce seçmenin sahiplendiğini gördük”
Krizin ardından Ankara’daki oylamayı haberleştiren Gazeteci Özlem Akarsu Çelik, “Seçmen, parti yönetimlerinden çok daha iyi durumda. Uzun zaman önce kucaklaştı. Birçok engeli aştı. Bavulu yola fırlattı.” Saadet Partisi genel merkezinin önünde de gördük. Orada binlerce kişi toplanarak ‘birlikte kazanacağız’, ‘birlikte kazanacağız’ sloganları attı. Bence bu önemliydi” dedi.
HDP masaya gelmezse anayasayı nasıl yapacaksınız?
Akşener’in HDP’ye yönelik söylemlerini değerlendiren Kemal Can, “Demirtaş’ın mektubundaki ‘Oyumu istiyorsan benimle konuşmalısın’ cümlesi çok doğru ama bir de başka yönü var. Oyunu istemeseniz bile konuşmanız gereken bir oyuncudan bahsediyoruz. Mesela ‘Bizim bulunduğumuz masaya onlar gelemez, bizim bulunduğumuz masaya onların önerileri getirilemez’ dersen, anayasayı nasıl yapacaksın? Böyle bir siyasi zemin olabilir mi?” ifadeleri kullandı.
“Seçimden sonra da yasa yapmak için HDP ile her gün uzlaşacaksınız”
Bekir Ağırdır, “Bu ülkede yeniyi inşa edeceksek, o yeninin aktörlerinden biri de Kürtlerdir. Tıpkı muhafazakârlar gibi, tıpkı milliyetçiler gibi, tıpkı laikler gibi, tıpkı solcular gibi, tıpkı sağcılar gibi. Bir kayıp şahıs durumunun nelere yol açtığını hepimiz yaşadık. Bugünkü seçim senaryolarına ve olası oy dağılımına bakacak olursak, Altı Masa’nın 360’a çıkma ihtimali yok. .; Ayrıca 290’da kalabilir. Bırakın anayasa yapmayı, yasa yapmak için bile HDP ile her gün uzlaşacaksınız. Kürtler bunu bildikleri için sessizce bize karşı nasıl bir tavır alınacağını bekliyorlar.”
“Seçim güvenliğini YSK’ya bırakırsak tartışma konusu olur”
Bekir Ağırdır, cumhurbaşkanının bugün seçim için düğmeye basmasının hemen ardından seçim güvenliğine yönelik adımların atılması gerektiğini belirterek, deprem bölgesini terk ettiği söylenen 2 milyon kişinin yüzde 4’lük bir oy oranına tekabül edeceğini söyledi. Ağırdır, “Hükümet ve muhalefet uzlaşmalı ve seçim güvenliği, sandık güvenliği ve seçmen listeleri ile ilgili geçici düzenleyici bir yasa çıkarmalıdır.” İkincisi ve en önemlisi, belirsizlikler seçimin meşruiyeti konusundaki tartışmaları körüklüyor. Son on beş yılda yapılan seçimlerin geçerli gerekçelerle hileli yapıldığına dair ciddi şüpheler var. Bütün bunları kesmenin yolu düzenleyici bir kanun çıkarmaktan geçiyor.”
“İktidar imar faaliyetlerini seçim ekonomisi aracına dönüştürdü”
Önümüzdeki iki ayda çok sayıda düzensiz hareket görebileceğimizi söyleyen Kemal Can, şunları söyledi: “Şu anda bunlardan biri depremin kendisinde oluyor. Gelecekte iktidar olup olmayacağı tartışmalı bir aktör ve milyarlarca dolarlık ihaleleri tamamen kontrol ve gözetim dışında hızla dağıtıyor. Ve önemli bir koz olarak bunu dağıtma yetkisini elinde tutmaya ve bundan doğan imajı siyasi bir sonuca bağlamaya çalışıyor. Oradaki makineleri işaret edip ‘Ben bu işleri çözerim’ demek işin algı ve siyasi iletişim tarafıdır. Ama başka bir yanı daha var. OHAL hamlesiyle, 15 milyon nüfusa sahip 10 şehirde milyarlarca dolarlık imar faaliyetini ve yürütme gücünü, daha sonra devam etse de etmese de şimdi bir seçim ekonomisi aracına dönüştürdü. ”
“İktidarın bürokrasiye dönüşebileceği düşüncesi de var”
Özlem Akarsu Çelik, bürokrasinin seçim öncesi dinamiklerini şu sözlerle aktardı: “Artık sorgulayan bir bürokrasi var. Her an bir değişiklik olabilir. “Altmış gün sonra kime hesap vereceğim?” o düşünüldü. Muhalefetle sürekli temas halindeler. Herkes bana ne olacağını, neye imza attığımı sorguluyor. Düne kadar aramalarımıza cevap vermeyen bürokratlar, bugün telefonları açıp özellikle ekonomi muhabirlerine ‘Yazdıklarınız doğru ama o yüzden evet dedik’ diyorlar. Seçim ekonomisinin faturasını kendi açılarından yaptıklarını düşünüyorum.”
Umarız ilginizi çekebilecek güzel bir içerik sunabilmişizdir.